FASIL

Ağız Burun Mesafesi

Ağzın ile burnunun arası, yaktı beni kaşlarının karası.

Mülkiye Başmüfettişi dostum Aslan AVŞARBEY’in İdarecinin Sesi Dergisinin 2011 Yılı Kasım – Aralık sayısında yayınlanan yazısında, bir kaymakamın hikâyesi içinde hikâye anlatılıyor.

Kaymakam görev yaptığı ilçede önemli olduğunu düşündüğü bir yatırım için ilgili bakanın onayını ve desteğini almayı başarır. Yatırım haberinin duyulması üzerine konuyla ilgili ve müteahhitlerin iştirakiyle gerçekleşen ziyaret sayısı fazlalaşmıştır. Önerilen çözüm; ihale gibi gereksiz bürokratik prosedürlerle uğraşılmadan, mevzuatla acil bazı konularda tanınan yetkiler kullanılarak işin ehli olan ekli müteahhide verilmesidir. Kaymakam ise ihale sürecinin uzun ve zahmetli olduğunu biliyor ancak kanuni düzenleme dışına çıkmak istemiyor. Ziyaretçilerin isteklerine vereceği tepkilerin bir sonraki görev yerinin belirlenmesinde etkili olduğunu tecrübeleriyle bildiğinden, nezaketi de elden bırakmadan, ziyaretçilerin ağırlama hizmetlerini yürütüp uğurlama hizmetleriyle konuyu sonlandırmaya çalışıyor.

Yine böyle bir heyet ağırlaması sırasında, elinden bir kaza çıkmadan ziyaretçilerini yolcu etmenin çaresini ararken aklına gelen bir hikâyeyi anlatıyor ziyaretçilere.

Kendi özgün anlatımıyla aktarıyorum:

“-Durun size bir hikâye anlatayım. Bana da bir hâkim arkadaşım anlatmıştı. Ama yanlış anlamayın, Kaymakam bizi hikâyelerle oyalıyor demeyin. İyi dinleyin. Hikâye inşaat işi ile ilgili olduğu için ilginizi çekecektir.

Olay Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine bağlı bir köyde yaşanmış. Bölgede evler genel olarak kesme taştan yapılır. Bu taşlar Nevşehir veya Ahlat taşı diye bilinen taş türüne benzeyen, Koçcağız, Bahçecik gibi köylerden çıkarılan, işlemesi nispeten kolay ve dayanıklı taşlardır.

İşte, Pınarbaşı’nın köylerinde eskiden bu taşları işleyen çok sayıda taş duvar ustaları vardı. Bu kişiler herhangi bir teknik eğitim almamalarına rağmen usta-çırak ilişkisi ile taş ustalığını öğrenirler ve çok güzel duvarlar, evler yaparlardı. Bazı köylerdeki ustaların ünü diğerlerinden daha yaygındı. Ev yaptırmak isteyen kişiler, bu duvar ustalarını bulurlar ve bazen yevmiye, bazen de evin bitirilmesi karşılığında anlaşırlar ve işe başlatırlardı. Geleneksel olarak bu duvar ustalarının yiyecek-içecek işleri, kalacak yerlerin temini ev sahibine aitti. Yemek hazırlama, ustaları besleme işi de evin hanımına düşerdi.

Yine o köylerden birinde ev yaptırmak isteyen biri, bir duvar ustası ile anlaşmış ve işe başlamışlar. Her gün sabahın erken saatinden akşamın geç saatine kadar bedenen çalışan usta ve ameleler her yemek vakti geldiğinde hak edilmiş yemeği iştahla yerlermiş.

Yine bir gün, sabahtan beri aralıksız çalışan ustanın, öğle vaktine doğru artık dermanı kesilmiş. Öğle yemeğini dört gözle bekler olmuş. Biraz sonra evin hanımı duvar ustasını ve diğer çalışanları yemeğe davet etmiş. Herkes hem aç hem yorgun olduğu için iştahla oturmuşlar yere kurulan sofraya. Ancak, o gün, yemeğin yapımında kullanılan yağdan mıdır, başka bir sebepten midir bilinmez, yemekten ağır bir koku gelmekteymiş. Bu tür yemeğe alışık olmayan duvar ustası bir yandan aç olmanın, öte yandan da yemeği yiyememenin verdiği can sıkıntısı ile salataya saldırmış. Ustanın yemeğe uzanmadığını gören evin hanımı da, güya ustaya iyilik etmek adına,

-Usta ye gadanı alayım! Senin işin zor, çok yoruluyorsun; sadece salatadan değil şu yemekten de ye! demiş.

Ustanın zaten canı burnunda, cevap vermiş hanıma:

Yiyecektim teyze, aslında çok da acıktım. Ama ağzım ile burnum birbirine o kadar yakın olmasaydı çok daha rahat yiyecektim.

Kaymakam hikâyeyi bitirip masasındaki soğumaya yüz tutmuş çayından bir yudum aldığında müteahhit susup boynunu büküyor ya, Referans Beyefendi biraz mahcup soruyor:

-Güzel cevap vermiş usta, Allah için. Yalnız şimdi bize bunu neden anlattığınızı tam çıkaramadık Kaymakam Bey.

El cevap:

-Beyefendi, teklifinizden pis kokular geliyor. Ağızla burun gibi, vicdanım, adalet duygum ve kendime saygım bu kadar birbirine yakın olmasaydı, şu Beyefendi o işi pekâlâ alabilirdi. Şimdi ancak müsaade alabilirsiniz. Buyurun. Bilvesile Sayın Bakan’a da saygılarımı iletiniz.

Olayın hitamında Kaymakam Bey sıcak bir bardak tomurcuk kokulu çay siparişi veriyor.

Konu derin. Şunları söyleyip bitirelim:

İnsanların pis kokulu taamlarla ihtiyaçlarını gidermesi, dört şekilde izah edilebilir.

  1. Çok açtır, kokuya aldırmaz.
  2. Burnu koku almıyordur.
  3. Zamanla kokuya alışmıştır.
  4. Pislikle beslenen kerihtir.

Çılgın bir rüzgârla geçiyor mevsimler

Aramızda mesafeler.

Ah.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir