HUKUK

Ermeni Soykırımı Dayatması ve İfade Özgürlüğü

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in başvurusu üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından alınan kararla, AB; temel insan haklarından olan ifade özgürlüğünün uygulamaya yansıtılması konusunda yeni bir mevzi kazandı.

Ermeni Soykırımı Hikâyesi

Malumu aliniz, Ermeniler 1915 olaylarının “soykırım” olarak kabulü yolunda ciddi bir çaba içindeler. Nedenleri üzerinde durmaya gerek yok.
Ermeni Soykırımını Tanıma rüzgârı 1965 yılında Uruguay ile başladı, Şu dünyanın en fakir devlet başkanı José Mujica’nın ülkesi. Bu güne kadar; Almanya, Suriye, Arjantin, Çek Cumhuriyeti, Avusturya. Ermenistan. Belçika, Kanada, Şili, Kıbrıs Cumhuriyeti, Fransa, Yunanistan, İtalya, Litvanya, Lübnan, Hollanda, Polonya, Rusya, Slovakya, İsveç, İsviçre, Vatikan, Venezuela, Bolivya, Bulgaristan, Lüksemburg, Brezilya, Paraguay; Ermeni Soykırımını bir şekilde tanıdılar. Amerika’da 41 eyalet Ermeni Soykırımı’nın olduğunu kabul ediyor.

Türkiye’nin siyasi, ekonomik, diplomatik gücü, bu gelişmelere engel olamadı. Soykırımı tanıyan ülkelerdeki büyükelçilerimizi bir süre geri çekme âdeti edindik. Arada o ülkelere karşı ambargo söylemleri oldu, sert açıklamalar vs. Ancak sonuca etkili bir yöntem geliştirilemedi.

Soykırımı İnkara Hapis

Olayların soykırım olarak nitelendirilmesi yanında bir de bu soykırımı inkâr edenlerin hapis cezasıyla cezalandırılmaları gündeme geldi. Bir olay hakkında şu veya bu yöndeki nitelemenin cezalandırılması ifade özgürlüğünün açık ve ağır ihlali niteliğinde olmasına rağmen bu akım bizzat ifade özgürlüğünün vatanı olduğunu iddia eden ülkelerle başladı. Özellikle Fransa Ulusal Meclisinin Ermeni soykırımını inkâr edenlere ceza verilmesini öngören yasayı 22 Aralık 2010’da onaylamasından sonra; Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, inkâr yasasının ırkçılıkla mücadeleyi düzenleyen Ortak Çerçeve Kararı’na göre AB çapında geçerli hale getirilebilmesi için bir çalışma başlatmıştı. 2001 yılından beri tartışma konusu olan ve 19 Nisan 2007’de Almanya’nın AB Dönem Başkanlığı’nda kabul edilen AB Ortak Çerçeve Kararı, ırkçılığa, yabancı düşmanlığına ve soykırıma karşı mücadele edilmesini amaçlıyor. AB ülkeleri mahkemelerini bir fiilin soykırım olup olmadığına karar vermeye yetkili kılıyor ve Mahkemece eylemlerin soykırım niteliğinde olduğuna karar verilmesiyle, fiilin soykırım olduğunu inkâr edenlere de üç yıla kadar hapis cezası verilebiliyor.
28 Şubat 2012 tarihinde Fransa Anayasa Konseyi, Kanunla tanınan soykırımların inkârının cezalandırılmasına yönelik yasa tasarısını Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti.

Ancak bu hengâmede 16 Aralık 2003 tarihinde İsviçre Ulusal Konseyi, ermeni soykırım iddialarını tanıdı ve inkâr müeyyidelendirildi.

İfade Özgürlüğü Mücadelesi

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, kendi doğruları için mücadele eden ve bu mücadelesinin sonucuna katlanan bir vatandaşımız. İşçi Partisi Olağanüstü Kurultayı 15 Şubat 2015 tarihinde partinin adını Vatan Partisi olarak değiştirdi ve 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde %0.25 oy aldı. Yani toplumda karşılığının %0,25 oranında olduğu söylenebilir.
Bu kişi gitti 7 Mayıs 2005 tarihinde Lozan’da düzenlediği basın toplantısında Almanca ve Türkçe olarak ermeni soykırımı iddialarını reddetti ve “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” dedi.
İsviçre Ermenistan Derneği, 15 Temmuz 2005 tarihinde Perinçek hakkında suç duyurusunda bulundu.
Perinçek 23 Temmuz 2005 tarihinde İsviçre Polisi tarafından Winterthur/Unterland savcılığına götürülerek ifadesi alındı.
Lozan Polis Mahkemesinde görülen davada 9 Mart 2007 tarihinde Perinçek; İsviçre Ceza Kanununun 216/4. maddesi kapsamında Ermeni soykırım iddialarını reddetmek suretiyle ırk ayrımcılığı yapma suçu sabit görülerek 90 gün hapis cezasına çarptırıldı. Cezası iki yıl tecil edildi. Ayrıca tecille birlikte 30 gün hapis ya da bu 30 gün hapis karşılığı 3.000 İsviçre Frankı para cezası ödemesine hükmedildi. Ayrıca manevi tazminatlar da var.
Temyiz başvuruları 13 Haziran 2007 tarihinde Vaud Kantonu İstinaf Mahkemesi, 20 Aralık 2007 tarihinde İsviçre Federal Mahkemesince reddedildi.
İsviçre’de iç hukuk yolları tüketildiğinden; Perinçek 10 Haziran 2008 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu.
Davaya Doğu Perinçek ve İsviçre dışında, Türkiye ve Ermenistan da müdahil olarak katıldı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesi, 17 Aralık 2013 tarihinde; Ermeni iddialarının kanıtlanmış, sabit gerçekler olmadığını, aynı inandırıcılık ve tutarlılıkla karşı görüşün de ifade edilebileceğini belirterek, Doğu Perinçek’in ifade özgürlüğünün İsviçre tarafından ihlal edildiğine karar verdi.
11 Mart 2014’de İsviçre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesi kararını temyiz etti.
28 Ocak 2015 tarihinde temyiz duruşması yapıldı.
Deutsche Welle Türkçe yayınından Kayhan Karaca’nın haberine göre; Duruşmada Perinçek ve Türk hükümeti hukuksal çerçevede savunma yaparken, Ermenistan hükümeti adına yapılan savunmaların AİHM’yi 1915 olaylarının “soykırım” olduğuna ikna etmeye yönelik olduğu gözlemlendi. Ermenistan hükümeti adına, insan hakları uzmanı Avustralya kökenli İngiliz avukat Geoffrey Robertson ve Amerikalı aktör George Clooney’nin eşi Lübnan asıllı İngiliz avukat Emel Alumuddin Clooney yaptı.
Perinçek ve avukatları, Perinçek’in İsviçre’nin iddia ettiği gibi “nefret suçu” işlemediğini belirtip, “soykırım” teriminin hukuksal bir kavram olduğu yönünde savunma yaptı.
Türk hükümeti adına savunma yapan Alman avukat Stefan Talmon davanın “1915 olaylarıyla ilgili olmadığını” ve İsviçre’nin Perinçek’i yargılarken kullandığı yöntem ve tezlerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle bağdaşmadığını, Perinçek’in hiçbir zaman Ermenileri hedef almadığını, “soykırımın uluslararası bir yalan” olduğuna dair ifadelerinin de Ermenileri aşağılayıcı sayılamayacağını söyledi.
İsviçre hükümeti adına söz alan avukat Frank Schürmann, savunmasının başında, davayı temyize taşıma hedeflerinin AİHM’ye “Ermeni soykırımının varlığını kabul ettirmek olmadığını” söyledi. Buna rağmen, “Ermeni soykırımını reddin soykırım kurbanlarının torunlarının haklarının ihlali olduğu” gerekçesiyle Perinçek’in nefret suçundan yargılandığını anlattı. İsviçreli avukat, soykırım kavramının hukuksal tanımının “önemsiz ve göreceli” olduğunu ve söz konusu kararın yeterli çoğunlukla alınmadığını savundu.
Ermenistan hükümeti adına savunma yapan Ermeni avukat Gevorg Kostanyan, hukuksal çerçeve dışına çıkıp, Osmanlı İmparatorluğu’nun planlı ve sistematik biçimde Ermenileri “katlettiğini” anlattı. Ermeni hükümetinin avukatlarından Geoffrey Robertson da aynı çizgide savunma yaptı. Osmanlı İmparatorluğu’nun hedefinin “Ermeni sorununu ortadan kaldırmak” olduğunu savunup, yaşananları “insanlık suçu” olarak tanımladı. Talat Paşa’yı “Osmanlı Hitler’i” olarak tanımlayan Robertson, Doğu Perinçek için de “profesyonel soykırım inkârcısı” ifadesini kullandı. Ermeni hükümetinin diğer avukatı Emel Clooney ise 8 dakika boyunca “Ermeni soykırımı”nın varlığı konusunda Avrupalı yargıçları ikna etmeye çalıştı.
17 yargıçlı Büyük Daire kararı 15 Ekim 2015’de açıklandı. Büyük Daire’nin 7’ye karşı 10 oyla verdiği 128 sayfalık kararını yine Deutsche Welle Türkçe yayınından Kayhan Karaca’nın haberiyle özetleyebiliriz.
Mahkeme, 1915 olaylarının “soykırım” olup olmadığı tartışmasına girmedi. Davaya müdahil olan sivil toplum kuruluşlarının “Perinçek bilimsel olmayan yöntemlerle taraflı biçimde konuşuyor” tezine karşılık “Perinçek tarihçi veya hukukçu olarak değil siyasetçi olarak konuşmuştur ve bir siyasi olarak kamuyu ilgilendiren konularda görüş belirtme hakkına sahiptir” hükmünü kurdu.
Gerekçeli kararda, Perinçek’in İsviçre’de yargılanıp cezalandırılmasına neden olan ifadelerde “nefret ve hoşgörüsüzlüğe teşvik olmadığı,” Perinçek’in “1915 kurbanlarına karşı saygısızlıkta bulunmadığı, Ermenileri yalancılıkla suçlamadığı” belirtildi ve İsviçre’nin Perinçek’in ifade özgürlüğünü kısıtlama kararının gerekçelerini de bütünüyle aykırı buldu ve Perinçek’in kullandığı ifadelerin ülkedeki Türkler ve Ermeniler arasında veya Türkiye’deki Ermeni azınlık açısından tehdit içermediğini kaydetti.
AİHM, soykırım suçlarının inkarının cezalandırılması konusunda Avrupa devletleri arasında görüş ayrılıkları yaşandığını da hatırlattı. Danimarka, İspanya, Finlandiya, İngiltere ve İsveç gibi ülkelerin tarihi olayların inkârını suç saymadıklarını, Almanya, Avusturya, Belçika, Fransa ve Hollanda’nın, değişik biçimlerde, Yahudi soykırımı ve Nazi suçlarının inkârını, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nin ise Nazi suçları ve komünist dönemde işlenen suçların inkârını cezalandırdıklarını anımsattı.
Kararda ayrıca, uluslararası antlaşmalar ve uluslararası hukukta, “Ermeni soykırımını inkâr edenlerin cezalandırılmasını” gerektiren hiçbir kural olmadığı da not edildi. İsviçre’nin bu alanda uluslararası yükümlülüğü olmadığı belirtildi.
AİHM, İsviçre mahkemelerinin Perinçek’i yargılarken kullandıkları yöntemi de eleştirdi. Perinçek’in İsviçre’de “1915 ve sonrasında yaşanan olayların hukuksal tanımını reddettiği” için mi, yoksa “bu konuda İsviçre toplumundaki yaygın görüşle hemfikir olmadığı” için mi yargılanıp cezalandırıldığının net olmadığına dikkat çekti. Perinçek’in İsviçre mahkemeleri önünde “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüyle ilgili maddesinden kaynaklanan bireysel haklarını” gündeme getirmesine rağmen, bu ayrıntının “Ermenilerin haklarını koruma” adına göz ardı edildiğini not etti.
Bu gözlemlerden yola çıkan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sonuçta; Perinçek’in yargılanıp mahkum edilmesini “demokratik toplumda gereksiz bir uygulama” olarak değerlendirdi ve İsviçre’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10’uncu maddesini ihlal ettiğine hükmetti.

Kararın Sonuçları

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi’nin temyizen verdiği karar nihai ve 47 ülke için bağlayıcı nitelikte.
Böylece artık AB Ortak Çerçeve Kararı kapsamında veya ulusal kanunlarla ermeni soykırımının inkârı şeklinde bir suç öngörülemeyecek. Tabi bu kararla Ermeni iddialarının temelsiz olduğu için dayatıldığı da tescillenmiş oldu.
Türkiye uzun süredir konunun tarihçiler tarafından incelenmesini istemektedir. Bu inceleme yerine hapis cezası müeyyidesiyle yapılan dayatma iflas etmiştir. Böylece kesin ve bağlayıcı nitelikteki yargı kararıyla Ermeni iddiaları ve dayatmaları ağır ve hukuki bir darbe almıştır.
Sonuçta, Türk Milletini ilgilendiren ve siyaseten mücadelede etkisiz kalınan bir konuda, ifade özgürlüğünün korunması amacıyla yürütülen yargılama sonucu mesafe alındı.
Bu sonuç Türkiye Cumhuriyeti Devletinin veya Milletimizin bir başarısı mıdır?
Gerçek şu ki; düşünce ve ifade özgürlüğü müzmin ütopyamızken, Doğu Perinçek’in Ermeni Soykırımını İnkâr suçlamasıyla hapis cezasına çarptırılmasını ifade özgürlüğünün ihlali olarak kesin hükme bağlayan AİHM Büyük Dairesi kararını ve sonuçlarını kendi başarımız olarak göremeyiz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce bu kararın alınması hiç de kolay olmamıştır sanırım. Kanun AB ülkelerinin siyasi iradelerinin ürünüdür. Yargılama sırasında ciddi bir kulis faaliyeti gösterilmiştir. Tarihi, dini, siyasi yönleri olan bir konudur. Ancak AİHM hukuku ve insan haklarını her şeyin üzerinde tutmuş, hukukun üstünlüğünü gözetmiştir. Yargının itibarını ve saygınlığını korumuştur. Bu haliyle, eğer ortada bir başarı varsa bu AB değerleri ile temel insan hakları ve özgürlüklerine dayalı toplumsal kültürün başarısıdır.
Bizim çıkarmamız gereken sonuç; ifade özgürlüğünün katlanılması gereken ve üretilmiş bir olgu değil korunması ve geliştirilmesi gereken ve fıtri gerçeklik olduğunun kabulüdür. Bireysel ve toplumsal gücün ve gelişimin temellerinden biri de düşünce ve ifade özgürlüğüdür.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir