BABAMDAN

TEKAÜT

O yıl yani 1987 yılında hiç beklenmedik bir şekilde benimde Konya’ya tayinim çıktı. Biz işlerimizi yoluna koyup emekli olma hazırlığı yaparken bir de tayinimizin Konya’ya çıkmış olması bizi karmakarışık duygular içine soktu. Özellikle Lütfullah’ın durumu benim için çok önemli idi. Çünkü Eskişehir’de alıştığı bir aile ve okul düzeni var idi. Eskişehir’deki aile, çevre ve okul düzeninin bozulması onu menfi yönde etkileyebilirdi. Konya’ya taşınırsak nelerin olabileceğini kestirmek kolay değildi. Böyle karmakarışık duygular içinde iken karar vermenin zor olduğunu ancak yaşayanlar bilebilir.

Böyle bir kararsızlık ortamı içinde rüzgâra kapılmış kuru yaprak misali önümüzdeki zaman ve imkânların bize ne gibi ufuklar açacağını bekleyip görelim, ona göre kesin kararımızı verelim diye düşünerek Eskişehir’deki birliğimden ilişiğimi kesip Konya’daki birliğime iltihak ettim. Eskişehir’deki birliğimin komutanı, Konya’daki birlik komutanına benim hakkımda müspet mesajlar vermiş olmalı ki; adını bile şimdi hatırlayamadığım Konya 3.Ana Jet Üs Elektrik Filo Komutanı beni çok sıcak ve samimi bir şekilde karşılayıp; hoş geldin, hayırlı olsun dedi ve ekledi: “Eskişehir’deki arkadaşımdan aldığım bilgiye istinaden durumunuzu yakinen biliyorum ve idrak ediyorum. Şimdi önümüzde iki şık var. Birincisi evinizi buraya taşıyıp, emekliliğinizi öteleyerek göreve devam edebilirsiniz. İkincisi burada kuruluşu tamamlanmaya çalışılan F4 birliğinin yer destek teçhizatları v.s. henüz temin edilemediğinden, ihtiyaçlar tamamlanıncaya kadar uçak faaliyetlerimiz 3.ana jet üs Konya adına 1.ana jet üs Eskişehir’de devam edecektir. Evimi, çocuğumun okulunu değiştirmeyeyim diye düşünürsen, Konya adına görevine Eskişehir’de devam edebilirsin. Tercih hakkını sana bırakıyorum.”

Bu şekilde karşılanmaktan ve teklif almaktan çok memnun olmuştum. Fakat yine de karar vermek için eşimle ve itimat ettiğim kimselerle istişarede bulunmak üzere Eskişehir’e gittim. Uzun uzun düşünüp, istişarelerde bulunduktan sonra ikinci şıkkı kabul ve tatbik etmeye yani göreve Konya adına Eskişehir’de devam etmeye karar verdik. Böylece bir taraftan göreve devam ederken, öbür taraftan da Eskişehir Huzur mahallesinde bulunan arsamıza bir ev yaptırarak zamanı gelince emekli olup kendi evimizde oturma hazırlıklarına başladık. (O zaman biz istediğimiz zaman emekliliğimizi isteyemiyorduk. Bir boşluk olmaması için belirtilen tarihlerde müracaat edilip, olur cevabı geldiğinde hava kuvvetlerinden ilişiğimizi kesip emekli olabiliyorduk.)

Orhan Başçavuş

Nihayet 1988 yılına geldik. Emeklilik için müracaat tarihi 1 Ocak 1988-28 Şubat 1988 olarak bildirildi. Ben de 26 Şubat 1988’de emeklilik dilekçemi verip izine ayrıldım. Olur cevabı geldikten sonra da 19 Nisan 1988’de hava kuvvetlerinden ilişiğimi keserek resmen emekli oldum. Bu sırada evimizin inşaatı da devam ediyordu. İnşaatla birebir ilgilenerek bir an evvel bitmesini temin ederek kendi evimize taşınıp kiradan kurtulmak için gerekenleri yapmaya çalıştık. Allah’ımıza sonsuz şükürler olsun aynı yılın haziran ayı sonuna doğru inşaat bitti. Gerekli hazırlıkları yaparak 10.07.1988’de kendi evimize taşındık. Derin bir oh çektik. Elhamdülillah Allah (c.c.) bize bu günleri de gösterdi diyerek şükrettik.

Hani derler ya “her sabah güneş yeniden doğar, her gün yeni bir başlangıçtır.”bizimkide böyle oldu. Emekli olduk. Elimize geçen bütün toplu parayı eve yatırdık. O da yetmedi, 1.200.000 TL borçlu kaldık. Gökhan mezun oldu. Ama görev alması için araştırmalar, soruşturmalar ve sınavlara hazırlıklar olanca hızı ile yapılıyor, girilen bazı sınavlar sonuçsuz kalıyor, bazıları iptal edilip tehir ediliyor v.s. Hayat böylece hızla akıp gidiyor. Diğer taraftan Lütfullah lise son sınıfa geçti. O yıl çok iyi bir hazırlık yapması hem liseden mezun olup hem de iyi bir yer kazanması gerekiyor, bunu nasıl sağlayacağız? İyi ki bu arada Abdülmennan astsubay olup kendi ihtiyaçlarını temin ediyor ve bizden bir şey beklemiyordu.

Bizim için en sıkıntılı yıl işte o yıl oldu. Ama olsun buna da şükretmek lazım. Eskilerin bir sözü vardır. “hangi günü gördükte, akşam olmadı.”derler. Her şeyin sona erdiği gibi bu sıkıntılı günlerde bir gün son bulacaktır diye inandık. Bu da geçer yahu dedik. Elimizden geleni yapmaya çalışarak yolumuza devam ettik. “Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki hak yoludur. Dönmek bilmeyiz yürürüz.”dedik. Azmettik. Sebat ettik. Yılmadık. Arkamıza hiç bakmadan devamlı olarak önümüze ve ileriye baktık. İleriye bakanın ufku genişlermiş. Bizimkide öyle oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir